İş dünyasında çatışma denildiğinde aklımıza genellikle toplantı odalarında yükselen sesler veya kapı çarpmaları gelir değilmi? Gözlemlediğim kadaraıyla 2024 den sonra şirket dinamiklerinde çatışma nedenleri artık çok daha sessiz, derinden ve yıkıcı ilerliyor. E-postalardaki pasif agresif tonlar, kapatılan kameraların ardındaki kopuşlar ve “sessiz istifalar”.
Bugünün çatışması ise yanıtlanmayan e-postalarda, kapatılan kameralarda, “sessiz istifa” dalgalarında ve kahve molalarındaki fısıltılarda gizli. Çatışma bir hastalık değil, bir semptomdur. Organizasyonel bir vücutta ateşin yükselmesidir. Ateşi düşürmek için dereceyi kırmak (çatışmayı bastırmak) sorunu çözmez, enfeksiyonun kaynağına inmek gerekir. Yöneticiler bu semptomları “kişilik çatışması” diyerek geçiştirdiğinde, aslında sistemsel bir çürümeye izin vermiş olurlar.
Peki, günümüz şirketlerinin dinamiklerini felç eden, yetenekleri kaçıran ve kârlılığı eriten bu başlıca çatışma nedenleri nelerdir? Gelin, sahadan örnekler ve yönetim bilimiyle desteklenmiş derin bir analize dalalım.
Fihrist: Çatışma Nedenleri
Özet
Bu yazının amacı, modern iş dünyasındaki çatışmaların on temel nedenini ayrıntılı bir şekilde analiz ederek çözüm ipuçları sunmaktır. Günümüz şirketlerinde çatışmanın, pasif agresif e-postalar ve ‘sessiz istifa’ gibi belirtilerle artık daha sinsi ilerlediğini gözlemliyorum. Bu nedenler arasında stratejik önceliklendirme hataları, dijital iletişimdeki empati eksikliği ve departmanlar arası kabilecilik (silolaşma) gibi örgütsel sorunlar yer almaktadır. Bu çalışma, her bir çatışma nedenini psikolojik arka planı, sahadan örnekler ve ilgili yönetim teorileriyle açıklayarak; liderlere sorunlara odaklanma ve şeffaflık oluşturma çağrısında bulunmaktadır. Sonuç olarak çatışmanın kaçınılmaz olduğu, ancak doğru yönetildiğinde geliştirici bir güce dönüşebileceği vurgulanmaktadır.
Podcast
1. Kronik Önceliklendirme Hatası: “Meşguliyet” Kamuflajı
Eskiden buna “Zaman Yok” derdik. Ancak modern dünyada sorun zamanın yokluğu değil, “Aciliyet Bağımlılığı“dır. Bir yönetici, ekibiyle gelecek vizyonunu konuşmak yerine sürekli operasyonel yangınları söndürüyorsa, orada liderlik değil, “kıdemli katiplik” yapılıyor demektir.
- Psikolojik Arka Plan: İnsan beyni, “Aciliyet Etkisi” (Mere Urgency Effect) adı verilen bir tuzağa düşmeye meyillidir. Beyin, sonucu belirsiz ve uzun vadeli büyük ödüller (strateji) yerine, sonucu kesin ve kısa vadeli küçük ödülleri (e-posta yanıtlamak, kriz çözmek) tercih eder. Küçük bir işi tamamlamak anlık Dopamin salgılatır ve kişiye sahte bir “üretkenlik” hazzı verir. Stratejik düşünmek ise yüksek Bilişsel Yük (Cognitive Load) gerektirir ve beyin enerjiyi korumak için bundan kaçar. Bu durum, stratejik boşluk oluşturarak ekipler arasında çatışma nedenleri doğurur.
- Örnek: Bir Pazarlama Direktörü düşünün. Ekibi, yıllık bütçe onayı için haftalardır toplantı talep ediyor. Ancak direktör, her seferinde “Arkadaşlar çok yoğunum, şu an bir müşterinin sevkiyat kriziyle uğraşıyorum” diyerek toplantıyı erteliyor.
- Sonuç: Ekip kendini “önemsiz” hisseder. Liderin yokluğunda yön kaybı başlar ve kaos, çatışmayı doğurur.
- Kaynak: Eisenhower Matriksi. Dwight D. Eisenhower’ın dediği gibi “Önemli olan nadiren acildir, acil olan ise nadiren önemlidir.”
- Çözüm: Ajandanızın %60’ını “Önemli ama Acil Değil” (Strateji, İnsan Gelişimi) işlere ayırın. Yangını söndürmeyin, yangın çıkmasını önleyecek sistemleri kurun
2. Dijital İletişim Kazaları: Empati Yoksunluğu ve Niyet Okuma
Hibrit ve uzaktan çalışma modelleriyle birlikte, çatışma nedenleri fiziksel dünyadan dijital dünyaya taşındı. İletişimin en önemli unsuru olan “duygu” kaybolduğunda, niyet okuma başlar.
- Psikolojik Arka Plan: Beynimiz belirsizliği sevmez. Karşıdan gelen mesajda mimik veya ses tonu yoksa, beyin “Olumsuzluk Yanlılığı” (Negativity Bias) ile çalışır. Yani hayatta kalma mekanizması gereği, belirsiz bir mesajı “nötr” veya “iyi” olarak değil, “tehdit” (kötü niyet) olarak yorumlar. Bu, evrimsel olarak bizi korumak için gelişmiş olsa da, ofis ortamında gereksiz paranoyaya ve savunma mekanizmalarına yol açar.
- Örnek: Bir çalışan, üzerinde üç gün çalıştığı raporu yöneticisine gönderir. Yönetici, sadece hızla yanıt vermek adına tek kelime yazar: “Ok.”
- Sonuç: Yönetici için bu “Onayladım” demektir. Çalışan içinse “Emeğime saygı duymuyor, beğenmedi, bana kızgın” demektir. Bu sessiz gerilim, bir sonraki projede pasif agresif bir dirence dönüşür.
- Kaynak: Albert Mehrabian’ın İletişim Kuralı. İletişimin %55’i beden dili, %38’i ses tonu, sadece %7’si kelimelerdir. Dijitalde biz o %93’ü kaybediyoruz.
- Çözüm: Dijitalde “Aşırı İletişim” (Over-communication) esastır. Niyetinizi açıkça belirtin, emojileri duyguyu aktarmak için kullanın ve kritik geri bildirimleri asla yazılı yapmayın, arayın.
3. Silolaşma ve Gri Alanlar: Departmanlar Arası Kabilecilik
Şirket büyüdükçe ortaya çıkan sistemik çatışma nedenleri, departmanların kendi içlerine kapanmasıyla başlar. Diğer departmanlar “takım arkadaşı” değil, “rakip” veya “engel” olarak görülür.
- Psikolojik Arka Plan: Bu durum “Sosyal Kimlik Teorisi” (Social Identity Theory) ile açıklanır. İnsan beyni, güvenlik ihtiyacı nedeniyle dünyayı “Biz ve Onlar” (In-group vs. Out-group) olarak sınıflandırmaya programlıdır. Çalışanlar kendi departmanlarını (Biz) “çalışkan ve haklı”, diğer departmanı (Onlar) ise “tembel veya engelleyici” olarak etiketler. Bu ilkel “Kabilecilik” (Tribalism) dürtüsü, ortak şirket hedefini unutturup departman çıkarını öne geçirir. Bu ilkel “Kabilecilik” dürtüsü, şirket içindeki en köklü çatışma nedenlerini besler.
- Örnek: Satış ekibi, müşteriyi kazanmak için Yazılım ekibine danışmadan “Bu özellik 2 haftada hazır olur” sözünü verir. Yazılım ekibi bunu duyduğunda kıyamet kopar: “Bizim yol haritamızdan haberleri bile yok, bize sormadan nasıl söz verirler?”
- Sonuç: Satış ekibi yazılımcıları “yavaş”, yazılımcılar ise satışçıları “yalancı” olarak damgalar. Müşteri mağdur olurken, içerideki enerji dış rekabete değil, iç savaşa harcanır.
- Kaynak: Patrick Lencioni – “Silos, Politics and Turf Wars”. Silolar, şirketin entelektüel kapasitesini böler ve aptallaştırır.
- Çözüm: “Gri Alan” bırakmayın. Süreçlerin el sıkışma noktalarını (handshake points) netleştirin. Liderler olarak ortak hedefler belirleyin. Satış ve Yazılımın başarısı birbirine bağlı olmalıdır (Örn: Her iki ekip de “Zamanında Teslimat”tan prim almalı).
4. Analiz Felci: Mükemmeliyetçilik Tuzağı ve Kararsızlık
Günümüzde veri bolluğu, yöneticileri bir çatışma nedenlerinden biri olan “Analiz Felci”ne (Analysis Paralysis) sürüklüyor. Liderin en büyük maliyeti, yanlış karar değil, kararsızlıktır.
- Psikolojik Arka Plan: İnsan beyni “kazanmaktan” çok “kaybetmemeye” programlıdır (Loss Aversion / Kayıptan Kaçınma). Bir karar vermek, diğer seçeneklerden vazgeçmek demektir ve beyin bunu bir “kayıp” olarak kodlar. Yanlış karar verip eleştirilme korkusu (sosyal statü kaybı), statükoda kalarak (karar vermeyerek) güvende hissetme dürtüsünden daha baskın gelir. Mükemmeliyetçilik, aslında başarısızlık korkusunun süslü bir maskesidir.
- Örnek: Yeni bir ürün lansmanı yapılacak. Pazar verileri %80 oranında olumlu. Ancak Genel Müdür, “Hata yapma lüksümüz yok, bir fokus grup çalışması daha yapalım, 3 ay daha bekleyelim” diyor.
- Sonuç: Ekipteki heyecan sönüyor. Rakipler o sürede pazara giriyor. Kararsızlık, ekibin lidere olan güvenini sarsıyor ve “Burada işler yürümüyor” algısını yerleştiriyor.
- Kaynak: Barry Schwartz – “The Paradox of Choice” (Seçim Paradoksu). Seçenek arttıkça eylemsizlik artar.
- Çözüm: Jeff Bezos’un “Tek Yönlü Kapı – Çift Yönlü Kapı” kuralını uygulayın. Eğer bir karar geri alınabilirse (Çift Yönlü), hızlı karar verin. %70 veri, harekete geçmek için yeterlidir.
5. Hizalanmamış KPI’lar: Yapısal Şizofreni
Organizasyonel çatışma nedenlerinin çoğu kişisel değil, yapısal tasarımdan kaynaklanır. Eğer hedefler (KPI’lar) çelişiyorsa, en iyi anlaşan insanlar bile kavga edecektir.
- Psikolojik Arka Plan: Bu durum “Sıfır Toplamlı Oyun” (Zero-Sum Game) algısı oluşturur. Beyin, kaynakların kıt olduğu bir ortamda “Benim kazanmam için senin kaybetmen gerek” moduna girer. İnsanlar doğası gereği iş birliğine yatkın olsa da, ödül sistemi onları rekabete zorladığında, hayatta kalma dürtüsü devreye girer ve “Bilişsel Uyumsuzluk” (Cognitive Dissonance) yaşanır: “Şirkete yardım etmek istiyorum ama bu hedef bana zarar veriyor.”
- Örnek: Şirket, Çağrı Merkezi çalışanına “Müşteri Memnuniyetini Artır” hedefi veriyor ama aynı zamanda “Görüşme Süresini (AHT) Kısalt” diye prim sistemi kuruyor.
- Sonuç: Çalışan sıkışıp kalıyor. Müşteriyi dinlese süresi uzuyor (prim alamıyor), telefonu erken kapatsa müşteri kızıyor (hedef tutmuyor). Bu stres, yöneticisine ve işine karşı öfkeye dönüşüyor.
- Kaynak: Peter Drucker – “Management by Objectives”. Hedeflerin dikey ve yatay olarak birbiriyle uyumlu olması, yönetim sanatının temelidir.
- Çözüm: Departman hedeflerini belirlerken “Çapraz Etki Analizi” yapın. Bir hedefin diğer departmanı nasıl sabote ettiğini simüle edin.
6. Şeffaflık ve Güven Açığı: Bütünlük (Integrity) Sorunu
Liderin söyledikleri ile yaptıkları tutmadığında, bu tutarsızlık şirketin en büyük çatışma nedenleri listesine “güven kaybı” olarak girer.
- Psikolojik Arka Plan: İnsan beyni, sosyal çevresindeki tehditleri tararken “Tutarlılık” arar. Liderin sözü ile davranışı eşleşmediğinde, beyin bunu bir “tehlike sinyali” veya “ihanet” olarak algılar. Bu durum çalışanlarda “Öğrenilmiş Sinizm” (Learned Cynicism) oluşturur. Yani çalışanlar artık iyi niyetli girişimlere bile şüpheyle yaklaşır ve şirketin hiçbir sözüne inanmaz.
- Örnek: CEO, “Şeffaflık temel değerimizdir” diye sunum yapar. Ancak şirketin finansal durumu kötüye gittiğinde bu saklanır. Dedikodular koridorlarda yayılırken yönetim “Her şey yolunda” mesajı verir.
- Sonuç: Gerçek ortaya çıktığında (ki hep çıkar), çalışanlar kandırılmış hisseder. Sadakat biter, “gemiyi ilk terk eden” olma yarışı başlar.
- Kaynak: Stephen M.R. Covey – “The Speed of Trust”. Güven azaldığında hız düşer, maliyet artar.
- Çözüm: Kötü haberleri vermek cesaret ister ama güveni artırır. Zor zamanlarda ekibinize yetişkin muamelesi yapın ve gerçekleri paylaşın.
7. Güven Krizleri: Mikro Yöneticilik (Anksiyete Yönetimi)
Mikro yönetim, işin kalitesini artırmakla ilgili değildir; çalışan motivasyonunu öldüren psikolojik bir çatışma nedenlerinden biridir.
- Psikolojik Arka Plan: Mikro yönetim, yöneticideki “Kontrol Yanılsaması” (Illusion of Control) ihtiyacından doğar. Çalışan tarafında ise “Öz Belirleme Kuramı”na (Self-Determination Theory) göre temel bir ihtiyaç olan “Otonomi” ihlal edilir. Yetişkin bir birey, kendi kararlarını alamadığında ve sürekli izlendiğinde, çocukluk çağına geriler (Regresyon) ve sorumluluk almayı reddeder.
- Örnek: Yılların tecrübesine sahip bir uzmana, attığı her e-postada yöneticisini “CC”ye koyma zorunluluğu getirilir. Yönetici, çalışanın font seçimine kadar müdahale eder.
- Sonuç: Bu davranış çalışana “Sen yetersizsin, sana güvenmiyorum” diye bağırmaktır. Çalışan inisiyatif almayı bırakır ve sadece denileni yapan bir robota dönüşür.
- Kaynak: Daniel Pink – “Drive”. Motivasyonun üç ayağı vardır: Otonomi, Ustalık ve Amaç. Mikro yönetim, Otonomiyi öldürerek motivasyonu yok eder.
- Çözüm: “Nasıl” yapılacağını değil, “Ne” istendiğini (Sonucu) ve “Neden” istendiğini tanımlayın. Aradaki yolu çalışana bırakın.
8. Değişim Yorgunluğu ve Anlamsızlık
İnsanlar değişime direnmez, “değiştirilmeye” direnirler. Değişimin nedeni (Why) açıklanmadığında, bu belirsizlik güçlü bir çatışma nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkar.
- Psikolojik Arka Plan: Değişim, beyin için enerji maliyeti yüksek bir işlemdir (Bilişsel Yük). Ayrıca, insanlarda “Statüko Yanlılığı” (Status Quo Bias) vardır. Bildiği acıyı, bilmediği yeniliğe tercih eder. Eğer değişim dışarıdan dayatılırsa, kişi “Reaktans” (Reactance) geliştirir. Yani özgürlüğünün kısıtlandığını hissederek, sırf tepki olsun diye mantıklı olan yeniliği bile reddeder. Bu direnç, dijital dönüşüm projelerinin başarısız olmasındaki ana çatışma nedenlerinden biridir.
- Örnek: Şirket milyonlarca dolar harcayıp yeni bir CRM yazılımı alır. Üst yönetim çok heyecanlıdır. Ancak saha ekibi bunu “iş yükünü artıran bir angarya” olarak görür ve gizlice eski Excel tablolarını kullanmaya devam eder. Yönetim “direnç var” der, aslında olan “anlamlandırma eksikliği“dir.
- Sonuç: CRM sistemi bir “hayalet kasabaya” döner, veri bütünlüğü kaybolur (Shadow IT). Yönetim “yatırımın karşılığını alamadık” diye ekibi suçlarken, ekip “bizi dinlemeden işimize karışıyorlar” diye yönetime küser. Milyon dolarlık proje, sadece bir stres ve çatışma kaynağına dönüşür.
- Kaynak: John Kotter – “Leading Change”. Değişimin başarılı olması için önce “Aciliyet Hissi” ve “Vizyon” oluşturmalıdır.
- Çözüm: Değişimi bir emir olarak değil, bir hikaye olarak sunun. Bu değişim onların hayatını nasıl kolaylaştıracak? Onları değişimin mağduru değil, mimarı yapın.
9. Geri Bildirim Kültürü Eksikliği: “Yıkıcı Nezaket”
Sorunları halı altına süpürmek, Türk iş kültüründe sıkça gördüğümüz “Ayıp olmasın”, “Tadı kaçmasın” yaklaşımıdır. Ancak zamanında söylenmeyen küçük eleştiriler, içte birikir ve patlamaya hazır bir bomba gibi çatışma nedenlerinden birine dönüşür. dönüşür.
- Psikolojik Arka Plan: Buna literatürde “Mum Etkisi” (The Mum Effect) denir. İnsanlar, kötü haberi veren veya çatışma başlatan kişi olmaktan, karşıdaki kişinin vereceği duygusal tepkiden korktukları için susarlar. Bu bir “Çatışmadan Kaçınma” (Conflict Avoidance) mekanizmasıdır. Ancak bastırılan duygular yok olmaz, şekil değiştirerek (pasif agresiflik) geri döner. Çatışmadan kaçınmak için susmak, aslında gelecekteki daha büyük çatışma nedenlerini beslemektir.
- Örnek: Bir ekip üyesi toplantılarda sürekli söz kesiyor. Yönetici “Şimdi uyarırsam morali bozulur” diye susuyor. Diğer ekip üyeleri bu duruma sinirleniyor.
- Sonuç: 6 ay sonra performans görüşmesinde yönetici patlıyor: “Sen zaten hiç kimseyi dinlemiyorsun!” Çalışan şok oluyor: “Bana bunu daha önce kimse söylemedi ki?”
- Kaynak: Kim Scott – “Radical Candor” (Radikal Açık Sözlülük). İnsanları hem kişisel olarak önemsemek hem de onlara doğrudan meydan okumak mümkündür ve gereklidir.
- Çözüm: Geri bildirimi bir olay değil, günlük bir alışkanlık haline getirin. “Sandviç tekniği”ni (Övgü-Yergi-Övgü) bırakın, net, somut ve geliştirici olun.
10. Psikolojik Güvenliğin Yokluğu: Suçlu Arayışı
Bu, listemizdeki en ölümcül çatışma nedenlerinden biridir. Bir hata yapıldığında soru “Bunu kim yaptı?” ise orada korku kültürü vardır. Soru “Süreç nerede aksadı?” ise orada öğrenme ve inovasyon kültürü vardır.
- Psikolojik Arka Plan: Hata anında suçlanma korkusu, beyindeki Amigdala’yı (Korku Merkezi) tetikler. Amigdala devreye girdiğinde, mantıklı düşünmeyi sağlayan Prefrontal Korteks devre dışı kalır. Kişi “Savaş ya da Kaç” moduna girer. Ayrıca “Temel Atıf Hatası” (Fundamental Attribution Error) devreye girer. Yöneticiler hatayı sistemde değil, kişinin karakterinde aramaya meyillidir.
- Sahadan Örnek: Kritik bir sunucu çöküyor. Kriz masasında Genel Müdür’ün ilk cümlesi: “Bunun sorumlusu kim? Kimin başının altından çıktı bu?”
- Sonuç: O an odadaki herkes savunmaya geçer. İnovatif düşünme durur, “kendini koruma” ve “başkasını suçlama” modu başlar. Kimse risk almaz, kimse yeni bir şey denemez. Şirket statükoya hapsolur.
- Kaynak: Amy Edmondson – “The Fearless Organization”. Psikolojik güvenlik, yüksek performanslı ekiplerin bir numaralı sırrıdır.
- Çözüm: Hataları “kişisel başarısızlık” olarak değil, “sistemsel veri” olarak kutlayın. “Hata Raporu” yerine “Öğrenim Raporu” isteyin.

Sonuç ve Bir Samimi Çağrı
Bu 10 maddeyi okurken muhtemelen “Aynı bizim şirketi/patronu anlatıyor” dediniz. Teşhis koymak rahatlatıcıdır, ancak tedavi etmez. Beni tanıyanlar Şirket Danışmanı ve Koç olarak size samimi, çoğu zamanda rahatsız edici tavsiyem olur! Şimdi de tavsiyem şudur: Aynayı ilk önce kendinize tutun.
Çatışma, iki farklı gerçeğin çarpışmasıdır. Ve genellikle biz, kendi gerçeğimize o kadar aşığızdır ki, karşı tarafın ne gördüğüne körleşiriz yani çatışma nedenlerini hep karşı tarafta ararız. Liderlik, haklı çıkma savaşı değil, insanları ortak bir hikayede, güvenli bir zeminde buluşturma sanatıdır.
Eğer ekibinizde “sessiz bir savaş” varsa, barış antlaşmasını beklemeyin. Odaya girin, zırhınızı (ünvanınızı) kapıda bırakın ve şu sihirli soruyu sorun: “Arkadaşlar, şu an bu masada konuşulmayan ama bizi içten içe yavaşlatan asıl çatışma nedenleri nedir? Gelin, suçlamadan sadece anlamaya çalışalım..”
Cesaret bulaşıcıdır. İlk kıvılcımı siz yakın. Çatışmasız bir iş hayatı mümkün değildir, ama çatışmaların bizi batırdığı değil, geliştirdiği bir iş hayatı kesinlikle mümkündür. Seçim sizin.
Kalın sağlıcakla…
SSS
“Sessiz Çatışma” tam olarak nedir ve neden daha tehlikelidir?
Eskiden çatışmalar bağırışma veya tartışma şeklinde “gürültülü” yaşanırdı ve fark edilmesi kolaydı. Sessiz çatışma ise pasif agresif e-postalar, toplantılarda kameraların kapatılması, fikir beyan etmeme ve “sessiz istifa” (quiet quitting) şeklinde ilerler. Daha tehlikelidir çünkü bir yönetici olarak sorunu fark ettiğinizde, genellikle iş işten geçmiş ve yetenekli çalışanlar duygusal olarak şirketten çoktan kopmuş olur.
Çatışma her zaman kötü bir şey midir?
Hayır. Yönetim biliminde iki tür çatışma vardır: Yıkıcı Çatışma (kişiler arası ego savaşı) ve Yapıcı Çatışma (fikirlerin çarpışması). Bir şirkette hiç çatışma yoksa, orada inovasyon da yoktur; çünkü herkes statükoyu kabul etmiş demektir (Yapay Uyum). Amacımız çatışmayı yok etmek değil, onu “kişisel saldırı” zemininden “fikir tartışması” zeminine çekmektir.
Uzaktan/Hibrit çalışmada çatışmalar neden daha sık yanlış anlaşılmadan kaynaklanıyor?
İnsan beyni, iletişimde kelimelerden çok (%7), ses tonuna (%38) ve beden diline (%55) odaklanır. Dijital iletişimde (Slack, E-posta vb.) bu %93’lük duygu kısmını kaybederiz. Beynimiz belirsizliği sevmediği için, duygusunu okuyamadığı kısa bir mesajı “tehdit” veya “kabalık” olarak yorumlamaya meyillidir (Olumsuzluk Yanlılığı). Bu da niyet okumaya ve gereksiz gerginliklere yol açar.
Bir yönetici, ekibindeki güven ortamını yeniden sağlamak için ilk ne yapmalıdır?
İlk adım, “suçlu arayışını” durdurmaktır. Hata yapıldığında “Bunu kim yaptı?” yerine “Süreç nerede aksadı?” diye sormak, korku kültürünü kırar. Yönetici, kendi kırılganlığını göstererek “Ben de hata yapabilirim, önemli olan ne öğrendiğimiz” mesajını verirse, çalışanlar savunma kalkanlarını indirir ve gerçek sorunları konuşmaya başlar. Buna “Psikolojik Güvenlik” diyoruz.
Çatışmalar genellikle “zor karakterli” çalışanlar yüzünden mi çıkar?
Bu yaygın bir yanılgıdır (Temel Atıf Hatası). Çatışmaların %80’i kişilerin karakterinden değil, sistemin tasarımından kaynaklanır. Eğer Satış ekibine “Hız”, Operasyon ekibine “Kalite” hedefi verip bunları ortak bir KPI’da buluşturmazsanız, dünyanın en uyumlu insanlarını bile birbirine düşürürsünüz. Sorun genellikle insanlarda değil, çelişen hedefler ve silolaşmış yapılardadır.

Excel Checkliste
🚀 Teoriyi pratiğe dökmek ister misiniz?
Teori iyidir, ancak etki eylemle oluşur. Şirketlere ve yöneticilere, bu yöntemleri akademik yük olmadan, pratik bir şekilde uygulamaları konusunda destek oluyorum.